Başbuğ Alparslan Türkeş, Yalçın Öcal ile birlikte Çırpınırdın Karadeniz’i Söylüyor

Kıymetli Misak-ı Zafer okurları, bu Tarihi Vesika, hiç beklemediğim bir zamanda, hiç beklemediğim bir yerde karşıma çıkmış; varlığını bilmek beni hayli mutlu etmiştir. Aktaracağım vesikaya başlamadan önce bu önemli anının benimle buluşmasını sağlayan dayım Yalçın Öcal’a teşekkür etmek ve kısaca kendisine değinmek isterim.

Yalçın Öcal, Adana eşrafından olup, hayatını epey dolu geçirmiş ve bu dolu geçen hayatta birçok anı biriktirme fırsatı bulmuştur. Opera sanatçılığından köşe yazarlığına oldukça renkli ve ilginç geçen hayatı, Adana’ya bir sonraki gidişimde buraya yükleyeceğim biyografi yazısı ile sizlerle buluşacaktır.

İlk paragrafta değindiğim gibi, Yalçın Öcal, Adana’da yaşadığı anılarını kent hafızasına katkı maksadı ile “Yalçın Öcal’ın Adanası” kitabını yazmış, birazdan aktaracağım vesikadaki gibi birçok anısını bu kitabında birleştirmiş ve ardından iki kısım daha yayınlamış, bana da 2020 yılının Ocak ayında, teyzemin oğlunun Adana Döşeme Mahallesindeki dükkanında hediye etmiştir. Lafı daha fazla uzatmadan, kendisine buradan tekrar teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

“Değerli dostlar, yıl 1967 ya da 1968 idi galiba. Ankara’da o yılların Türk Sanat Müziğindeki unutulmaz ve davudi sesli sanatçısı Nevzat Güyer’in korosundaydım ve radyo imtihanlarına hazırlanıyordum. Arada bir de sahneye çıkıyordum tabi.

O yıllarda; Ela Altın, Nurşize Melik, Tuğrul Mumcu, Muazzez Abacı, Kenan Günel de Ankara Radyosunda stajyerdi ve hepsiyle yakın arkadaştık…

Hatta, daha sonraki birkaç yıl ben de Devlet Operasının imtihanlarını kazanarak, Gima mağazalarından ayrılmış Stajyer/Kursiyer olarak operada göreve başlamıştım. İmtihanı kazanan 13 arkadaş içerisinde ilk benim sesim operaya poze olmuş(uyum sağlamış), “Figaro’nun Düğünü” Operasında maaş alabilmem için sessiz bir rol dahi verilmişti bana.

Her oyun öncesi saatlerce makyaj ve giyim kuşamla uğraşır, sıram geldiğinde büyük nikah defterini koltuğum altına alır sahneye ya da saraya girerdim.

İşte o yıllarda, yukarıda saydığım arkadaşlarımdan bazılarını Müfit isimli arkadaşım öğleden sonra 16.00’da alır onları radyodan, operanın az ilerisindeki kavşaktan da U dönüşü yaparak beni de 16.30 gibi operadan alırlar, doğru Ankara’nın “Papazın Bağları” dediğimiz Çankaya üzerindeki bahçelerine veya Kuğulu Park’a giderdik. Neyse bu anılar bitmez…

Bir gün MHP Kadın Kolları’nın Büyük Ankara Otelindeki bir çayı için konser daveti aldım. Daveti yapan o yılların ünlü şairi Ayhan İnal idi. Ünlü şair Ayhan İnal o yıllarda benim bir ağabeyim ve hamim gibiydi. MHP kökenli olduğu için her etkinlikte beni de götürür ve çevre sahibi olmamı sağlardı.

Bu davet üzerine, ben de bu sanatçı arkadaşlarım ve sazlarımızı alıp Büyük Ankara Oteli’nin roof’una çıktım. Büyük Ankara Oteli roof’u kadınlarla hınca hınç doluydu. Bizler de bir köşeye oturduk ve program saatimizi beklemeye koyulduk. Program saati geldiğinde baktım ki rahmetli Alparslan Türkeş de salonda ve tüm vakarıyla oturuyordu. Zira o zamanlar MHP genel başkanıydı.

 Alparslan Türkeş’in kitapta 133. sayfada kullanılan fotoğrafı.

Sahneye çıktım ve üç beş şarkıdan sonra “Çırpınırdın Karadeniz” Türküsünü anons ederek, önce Ankara Radyosundaki arkadaşlarımı, daha sonra şarkıyı okumak için, MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’i sahneye davet ettiğim zaman, salon alkıştan yıkılmıştı. Hiç tereddüt etmeden geldi sahneye ve Çırpınırdın Karadeniz’i hep beraber okuduk. Davudi sesiyle hiç de detona olmadan ve kontraya düşmeden okumuştu Alparslan Türkeş bizimle beraber bu güzel besteyi.

İşte o gün birebir görmüş ve hayran olmuştum Rahmetli Türkeş’e. Duruşuyla, oturuşu ve tüm davranışlarıyla tam bir liderdi o. Herkese, her kesime hitap edebilen büyük bir tevazuydu karşımdaki Alparslan Türkeş. Hey gidi günler hey…”

Yalçın Öcal. Yalçın Öcal’ın Adana’sı. Adana: Altın Koza Yayınları 2019.

 

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

zaferyemin

1 thought on “Başbuğ Alparslan Türkeş, Yalçın Öcal ile birlikte Çırpınırdın Karadeniz’i Söylüyor

  1. Çırpınırdın Karadeniz söylemeyen piyaniste ateş etme sebebiniz bu mu?

Comments are closed.