Fildişi Kulelerimiz

Tepesi olmayan sisli bir şehrin olabilecek en iyi yerinde oturuyordu adam. Sakin ve saygılıydı. Konuşmaktan hoşlanmaz, yazardı. Tabularını yıkmak hususunda bariz bir ustalığı vardı.

Tepesi bol şehrin berrak sokaklarında, eli cebinde kaygısızca yürüyordu genç adam. Asabi ve saygısızdı. Çekincesi yoktu, konuşurdu. Yazmayı bilmezdi. Tabularına ölüm gibi bağlıydı.

İkisinden de farklı bir şehirde, karlı bir günde karşılaştılar. “Bir dostu uyandırmaya” gidiyorlardı. Göz göze geldiklerinde irkildiler. Tanışmamışlardı. Fakat önceden tanıştıklarına yemin edebilirlerdi.

Kapısını çaldıkları dost uyuyordu. Kar yağışı havayı rahatlattığından beklemeye karar verdiler. Sakin olanı bir sigara uzattı. Dumanlarını havaya savururken sessizce durdular.

Genç adam heyecanla konuşmaya başladı. Anlatıyordu. Anlatacak çok şeyi vardı.

Diğeri hem onu dinliyor hem de “sözün hükmünü yitirdiği” tespiti aklından çıkmıyordu.

Birer sigara daha yaktılar.

Genç olan nutkunu henüz bitirmişti. Kapıyı bir kez daha çaldı. Işıklar yanmıyordu. Ses yoktu. Çaresiz, diğerinin yanına döndü.

Bir bank bulup oturdular. Hava rahattı. Aceleleri yoktu.

Uzun süre sessizce durdular.

Genç adam biraz temkinli de olsa konuşmaya karar verdi. Karar vermesiyle uygulaması arasında yalnızca bir “an” vardı. Diğeri “anların kıymetini” düşünüyor, beri yandan genç olanı da dinlemeye gayret ediyordu.

Sonra hava soğumaya başladı. “Dost” uyanmıyordu.

Birbirlerine baktılar ve “dostun” öldüğüne kanaat getirdiler. Yolları ayrılıyordu. Genç adam tepesi bol şehrine dönmeyecekti. Fakat gidecek yeri de yoktu. “Haymatlos” olmuştu.

Belki bir akıl verir umuduyla diğerine sordu. Nereye gitmeliydi?

Kaderin O’nu tepesiz sisli şehre getireceğini adı gibi bilen diğeri, boğazını temizledi. Sanki yıllar sonra ilk defa konuşacak gibiydi. Nefesini kontrol edemeyen, alelade fakat kendinden emin bir sesle:
“Söz hükmünü yitirdiğinde, “anların” kıymeti anlaşıldığında ve bir dostum öldüğünde ben fildişi kuleme çekilirim” dedi.

Genç adam anlamsızca baktı. Umarsızca tokalaştılar.

Yol ayrımına gelmişlerdi…

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.

Fırat Kazganoğlu

Meçhul bir zamanda doğdu. Muammaya müptela. Türkçü. Yazar.