“DELİLER” ÜZERİNE:

 

Yönetmen Osman Kaya’nın ilk uzun metraj filmi.

Senaryosunun temelini tarihten alan; fantastik unsurlar ve yer yer güncele atıflarla harmanlanmış tarihsel bir film.

 

Sinema üzerine yazarken aklımdan çıkarmadığım bir anekdotu vererek başlayayım:

“Seyirciye ne verirsen, onu izler.”

 

Deliler filminin Türk tarihsel kurgusunu ileriye taşıdığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Değerlendirmeyi yaparken filmi kendi içinde değerlendiriyor, odak noktamı filmin evrenine ve dolayısıyla evrenin yazılı kanunu “senaryoya” çeviriyorum.

Tarihsel anlatımlarda toplumsal bellekte bulunmayanın seçilişi ile anlatılacak-aktarılacak şeyin sınırları tamamen senaristin-yönetmenin tercihlerine bağlı. Bu yüzden kendi içerisindeki tutarlılığın sağlam örülmesi gerekiyor. Karakterlerdeki Türk eski dini yaşantısının (Kamlık-Tengricilik) ögelerini barındıran İslami görünüm yapay bir sentezciliği değil doğal bir süreci temsil ediyor. Bu doğal sürecin ürünü olan karakterlerin diyalogları ise görünüm ile karakter derinliği arasında bir çelişki yaratıyor. Türk dilinin fonetikliği ve kültürel genlerin getirdiği olgun-yiğit-dayanıklı tipolojiyi bilgece sözler zedeliyor. Bilgeliğin kamda odaklandırılması çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum. (Kumanın-Baba Sultan ile girdiği telekinezi yollu iletişim gibi sahneler artırılabilir, ezoterik bilgiler kumanla/kamla ilişkilendirilebilirdi.)

Söylemin İslami oluşu ve bu yolla da girilen zalim/mazlum ikilemi toplumsal olarak çok sevdiğimiz bir konu. Bu ikilemin dinsel tabanda yükselişi fazla klişe. Film bu klişeyi yıkabilecek bir görselliğe sahipken değerlendirmemesi biraz üzücü.

Eski Dini yaşantımızın bir filmde bu kadar çok kullanımı sevindirici. Birtakım tabuların yıkılmış olduğunun habercisi. Cesur bir hamle ve tebriği hak ediyor.

Vlad’ın karizmatik bir imaj çizdiğini söylemem gerekiyor. Sarayı, saray yolu, ordusu Kazıklı Voyvodaya yakışır ve destekleyici nitelikte. Fakat o da karakter derinliğinden yoksun. Teolojik bir taban ve psikolojik bir travmanın işlenişi ile daha çarpıcı bir Vlad imajı olabilirdi.

Filmin “İyi ki varsın Eren!” repliği ince düşünülmüş. İyi ki konulmuş.

Filmin sonlarına doğru gerçekleşen Bozkurt’un görünüşü; filmin başında ateş-hava-su-toprak yerine Türk Evren Kozmolojisi’nden-Destanlarından figürler (Kayın Ağacı-Işık-Dağ) kullanılarak daha farklı bir bağdaşıklık tercih edilebilirdi.

Film; müzik, görsellik açısından atmosfere soksa da karakter-oyunculuk-senaryo açısında ortalamayı aşamıyor. Her şeye rağmen bu tür filmlerin beyaz perdeye aktarımı sinemanın sektörel duruşunda değişim yaratacaktır diye düşünüyorum. İzlenmesi tavsiye olunur..

 

*Film, aşk hikayesi ve çekici kadın objesine de yer vermeyerek mesajına-kurgusuna odaklanıyor. Türk Sinemasında bu yönüyle de eşine az rastlanan bir eser.

 

-Tahakküm

Please follow and like us:
The following two tabs change content below.